6 Aralık 2009 Pazar

İşte Deli Bilgelik

Nietzsche'ye Mektup.


Kalemimden düşen kan damlalarının mavi olması neyi değiştirirki...

karşıya geçmek; sadece karşıya geçmek.




Yoksullara anlattım seni. Akıldan yoksunlara...

Onlar bile anladılar seni. Ama kafalarını en son yere çevirdiler.

Toprağı arzuladılar. Bu derece güç yaşamaktansa toprağı arzularlardı daha iyi.

Bu da onların akıl ve erdem yoksulluğu.


Cezalarını, çilelerini doldurmamışlardı daha.
Daha çok bakmaları gerek toprağa...

Bir ölümsüzlük boyunca.



Hiç görülmemiş bu güne değin; Savaşçı kelebekle, Bilge kaplumbağa.

Peki ya sen gördün mü, doğruyu söyle?

Numara yapma!


Çeşit çeşit insanlar gördüm.
"Numara yapma" deyince ağlayan.


Çeşit çeşit insanlar gördüm.
“Dikkat et” deyince korkan.


Ve çeşit çeşit insanlar gördüm!
Kelebeğin kanat çırpışıyla deliren.


Gerçek; ben onların gerçeği oldum.
Onlarsa, gerçeği göremeyecek kadar efsunluydular.
Ve gerçek; çoğunca yaşanabilir değildi.

Çünkü çileleri vardı daha. Dolmamıştı.


Kimler kimler gördüm dostum. Kimler kimler!

Direklere tırmananlar gördüm.
Tuttuğunun ne olduğunu bilmeden.

Oysa direkle kazık arasında ne fark vardır?



Gökyüzüne attığım kancamdan aşağı sarkarken;

kimileri de direklere çıkmış konuşmak istedi benimle.

Ve inanmazsın bana ne dediler.

“Dikkat et düşecen!”

Oysa ben düşsem de, yukarı düşerim!
Peki ya siz? Ey direk üstündekiler?


Kim benim arkamdan gelirse
yazık olur.
Fakat kim önümden giderse de
üstünden atlarım.
Gülerse birdir bir oynarız.
Gülmezse de;
bana ne canım!


Bizler gökyüzü ülkesini istiyoruz;
yeryüzü ülkesiyle beraber.
Ve ne kadar koyulaşırsa kanımız;
-bala dönüşmüştür; Bala.


Şehveti ve zevki severim.
Bir bağırsak kurdu gibi yiyeceğim,

-ki onlar yiyemesinler.


Kini ve nefreti severim.
En büyük kin ve nefretle savaşacağım,
-ki, hem savaş hem de zafer büyük olsun.


Aklı ve ukalalığı severim.
En büyük bilge olacağım,

-ki bilgeliğin sonsuzluğu farkedilebilsin.


Gücü ve iktidarı alt edebilmek için,
onlara onların silahlarıyla savaşacağım.

Aslolan niyet!
Mücadelenin nerede, nasıl ve kimler arasında olduğu değil.


Ne demişti eskilerden biri “öfke” diye.
Herkes yanlış anladı bunu.
Kimse bilmedi bu bilgiye nasıl bakmak gerektiğini.
Şair sandılar onu.
Sadece bir şair.
Bilmediler gerçeği...


Tilki soyundandır insan.
Ve her kim tilki değilim diyorsa;
bir tilkilik düşünüyordur.


Bunu da yanlış anladılar...
Ahh eskinin bilgeleri hepsi kaybolmuş sanki.
Oysa nerde ahlak abidesi görsem,
kuşlar sıçar üstüne.
Bu da kuşların savaşı işte,
ahlakçılarla...


Bir iblis olmalı,
-ki deccal farkedilsin.


Böylelikle;

Deccal en eğlenceli oyuncağımız olacak,
Umut ise en karanlık rehberimiz.


Benim umudum bu işte ve
elbet cezam olacak yine.
İşte...


Boşa gittiği düşünülecek bir hayat

altınla kaplanmış kalpler tarafından.


Her anı zevkle ve şehvetle dolduğu sanılan hayatın;

aslında en büyük mücadelesi...


Her anı kin ve nefretle donatıldığı sanılan kalbin;

aslında en büyük mutluluğu ve huzuru.


Her anı cehalet ve karamsarlıkla dolduğu düşünülen aklın;

aslında sahip olduğu en büyük bilgelik.


İşte her anı delice görünen bilgelik,

ama, İşte her anı bilgelikle donatılmış delilik.

İşte bilgece yaşanan delilik.

İşte deli bilgelik.



2004 - kış